Anadolu Selçuklu Kartalı ve Macar Turul kuşu
Anadolu Selçuklu Kartalı ve Macar Turul kuşu, Türk Dünyasının semboller aracılığıyla kardeşliği haykırışıdır! Ey Türk! Senden gibi görünen, dilini konuşan mankurtlara geçitDevamını Oku...
Bu Adaya
Götürüldüler Cehennem Adası Nargin
Dr. Betül Aslan
“Burası bir cezire
değil, makberdir. Öyle bir makberdir ki bin kadar adem kenarında oturup,
növbesini (sıranın kendisine gelmesini) bekliyor.”
“Bu yılanlar yuvasında (Nargin
Adası) yaşamağa değil, ölmeye mahkûm olan zavallılar (Türk esirleri) susuzluktan
göğermiş, kurumuş dillerini ağızlarından çıkarıp dudaklarını kemiriyor, “su,
su” diye ah vah ediyorlar.” (Dr. Neriman Nerimanov’un raporundan. Açık
Söz, 7 Aralık 1917.)
***
I. Dünya Savaşı’nda 29/30 Ekim 1914’de Türk donanmasının
Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalaması ile başlayan ve Kafkas Cephesi
çatışmaları ile devam edip, 15 Aralık 1917 tarihinde fiilen son
bulan Türk-Rus Savaşlarında binlerce
Türk askeri Ruslara esir düşmüştü1
Türk esirlerin sayısını tam olarak tespit etmek
mümkün olmamışsa da, Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti
tarafından 1917 yılı sonlarında Osmanlı esirleriyle ilgilenmek ve Türk
esirlerinin miktarını tayin etmek üzere İskandinavya’ya gönderilen Yusuf
Akçura, Kuzey Kafkasya’da 20- 30 bin ve Rusya’nın diğer yerlerinde de 30 bin olmak
üzere toplam 60 bin Türk esir olduğunu belirtmişti2
Askeri esirlerin dışında birçok Türk vatandaşı
da Rusya’da, esir bulunmaktaydı.
Savaştan önce Karadeniz sahilleri ahalisinden
ve başlıca Trabzon ve çevresinden olmak üzere binlerce kişi Novorossiysk,
Odessa ve diğer Rus şehirlerinde çalışıyorlardı. Bunlar, ticaret, pastacılık ve
başka türlü işlerle meşgul olmakta idiler. Limandaki iskelelerde ağır iş
yapanlar da çoktu. Bunlardan başka birçok Türk amelesi de çeşitli Rus
şehirlerinde çalışmakta idi. Ayrıca başta Batum ve Odessa olmak üzere
Türkiye’den kaçan ve “İttihat ve Terakki” rejimine karşı duran bir kısım siyasi
mülteci de Rusya’da bulunmakta idiler.
Savaş çıkınca bunların büyük bir kısmı
Moskova’nın güneyindeki Kaluga’daki kampa nakledildiler3
Yine Rusya’da bulunan Türk esirlerden bir
bölümünü de; Kars, Ardahan, Batum ve daha sonra Erzurum, Erzincan ve Van gibi
Anadolu’da Rusların işgal ettikleri yerlerden götürdükleri çok sayıdaki sivil
esirler oluşturmaktaydı.
Bunlar genellikle Ruslarca şüpheli telakki
edilen ve daha çok da Ermenilerin kışkırtma ve iftiraları sonucu
Rus askerleri tarafından yakalanan, içlerinde oldukça
yaşlı kişiler, çok küçük çocuklar ve kadınların da bulunduğu esirlerdi4
Gerek savaş başladığı sırada Rusya’da
bulunan Türk tebaasından olanlar, gerekse işgal edilen Türk topraklarından
zorla alınıp, Rusya’nın muhtelif yerlerinde enterne edilen Türk sivil
esirlerinin sayılarının tespiti, askeri esirlerin sayılarının tespitinden çok
daha güçtür. Çoğu zaman sivil esirlerin askeri esirlerle aynı kamplarda
tutulması, Rus Hükümeti’nin, kamuoyu nezdindeki itibarını yükseltmek için
askeri esirlerin sayısını fazla göstermesi ve Türk sivil esirleri askeri esir
olarak yansıtmaları gibi faaliyetler de
Türk esirlerinin sayısının sağlıklı bir şekilde
tespit edilmesini engellemiştir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen I. Dünya Savaşı
sırasında Rusya’da bulunan Türk sivil esirlerinin sayısı 100 binden çok olarak
tahmin edilmektedir7
Ruslara esir düşen Türk vatandaşları, Omsk, Tomsk, İrkutsk, Uralsk, Samara, Kazan, Nijniy
Novgorod, Horkov, Bakû ve diğer bazı şehirlerde özel kamplara
götürülüyorlardı.
Askeri esirlerden genellikle erler ve küçük
rütbeli askerler Bakû’de bırakılıyor9, subaylar ise kaçmalarını önlemek
maksadıyla daha ziyade Sibirya’da Çin hududuna yakın İrkutsk’a
gönderiliyordu.
Savaş meydanlarında esir düşen Türk
askerlerinin
yaşadıkları zorluklar ve sıkıntı, daha Rusya’ya nakledilmeleri sırasında
başlıyordu. Yaralı askerler ile sağlamlar bir arada tutuluyor, sonra genelde
Kafkas Ermenilerinin idare ve kontrolü altında bulunan esirler, cepheden
ellişer elişer vagonlara bindiriliyorlar ve yine çoğu Ermeni olan askerlerin
kontrolünde aç-susuz bir halde gönderiliyorlardı. Vardıkları yerlerde vagonlar
açıldığı zaman, her vagondan 10-15 Türk askeri ölmüş oluyordu10.
I. Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşen
Hüsamettin Tugaç hatıralarında, Rusya’ya nakledilişleri esnasında yaşadıkları
ile ilgili olarak şunları anlatmaktadır:11
“1915 yılının ilk ayının ikinci haftasında
idik. Şimdi Kubişef adını taşıyan Samara İstasyonu’na gelmiştik. Bir Rus
doktoru yanımıza geldi. Hasta olup olmadığımızı sordu...
Şehirde tifüs hastalığı salgın halinde imiş
Esir trenlerini karantina altına almışlardı.
Sonradan Rus gazetelerinden öğrendik ki, o
sıralarda bu istasyonda müthiş bir dram oynanmış. Trenler dolusu Türk esiri
karantina var diye bulundukları hayvan vagonlarında kilitli kapılar ardında
haftalarca aç ve susuz bırakılmış, hepsi açlıktan, susuzluktan ve hastalıktan
ölmüş gitmişlerdi...”
Faik Tonguç ise nakledilişleri hakkında şunları
yazmaktadır
“150 kişiyi aşan subay
kafilesi bir Ermeni teğmenin kumandası ve 100 kadar askerin muhafazası altında
Hamamlı köyünden ayrılarak Sarıkamış İstasyonu’nda bizim “kırk kişilik”lere
benzeyen vagonlara yerleştik. Kor Nehri Vadisi’ni izleyerek akşam vakti Tiflis
İstasyonu’na vardık. Cehennem sıcağında vagon içinde, pencereler kapalı olarak
üç gün acı ve derin bir üzüntü içinde bekledik. Su bile dirhemle verildiğinden
bayılanlar, hastalananlar çoğalıyordu. Yemek içmek gibi zorluklardan başka
pencereden bakmak bile yasaktı. Bu durumdan kimsenin şikâyete hakkı yoktu.
Çünkü esirdik, hem de memleketimizdeki deyişle “Moskof elinde esir”dik.
“Birçok rica ve
şikâyetlerden sonra bir vagonda bir pencere açılmasına izin verildi. Bu demir
hapishanelerde, aç susuz kavrulmanın sonucunda bulaşıcı hastalık baş gösterdi.
Hastaneye kaldırılanlar sıklaştı.”
Esirlerin çilesi; yalnızca nakledilişleri
sırasında değil, ulaştıkları esir kamplarında da sürmekteydi. Rusya’da
bulunan Türk esirlerin durumları genelde çok kötü idi
Milletlerarası anlaşmalar gereğince uygulanması
gereken kurallar, Rus makamlar tarafından yerine getirilmiyor, esir subaylara
rütbelerine göre verilmesi icap eden aylıkları ve erlere de Rus askerlerine
verilen istihkakın yarısı dahi, hemen hiçbir kampta verilmiyordu.
Yalnızca çok kötü şartlarda yiyecek ve giyecek
ihtiyaçları karşılanıyordu13.
Rusların sivil, asker demeden Türk esirlerini
tuttukları yerlerin başında Bakû gelmekteydi. Kafkas cephesinden
binlerce esir nakli yapan trenler, Bakû’ye geldiklerindeesirlerin bir
kısmını burada bırakıyor, diğerlerini Sibirya’nın iç şehirlerine 14gönder
iyordu.
Bakû’ye getirilen esirlerin, özellikle sivil
esirlerin bir kısmı, Hazar Denizi’nin kıyısında bulunan ve bütün masrafları Hacı
Zeynelabidin Tagiyev15 tarafından karşılanan bir hapishanede
kalıyorlardı ki bu hapishane diğer yerlerden çok farklı olup, yaşam şartları
daha iyiydi16.
Bakû’ye getirilen Türk esirlerinin çoğunluğu
ise(özellikle de askeri esirler) şartları oldukça ağır olan Bakû Şehri karşısında
bulunan Nargin Adası’ndaki kampa götürülüyorlardı 17.
I. Dünya Savaşı esnasında, adada tutulan
esirlerin bulunduğu şartlardan dolayı, Azerbaycanlı Türkler tarafından “Arsa-i
Kerbela”, “Makber” gibi çeşitli isimlerle anılan ve yılanlarıyla ünlü
olduğu için de ”Yılan Adası” da denilen Nargin, Hazar Denizi’nde, Bakû’ye
deniz yoluyla 45 dakikalık mesafede bulunan 3 bin 100 metre uzunluğunda ve 900
metre eninde, 3,5 kilometre kare büyüklüğe sahip olan bir adadır
Ruslar, Sarıkamış
harekâtından sonra bu adayı savaş esirlerinin tutulduğu bir kamp haline
getirmişlerdi.
Aslında Kafkas Cephesi savaşlarının
başlamasından hemen sonra Ruslara esir düşen Türklerin Tiflis ve Bakû gibi
şehirlere getirilmesi, Çarlık yönetimi açısından ciddi bir
rahatsızlık yaratmıştı. Bunun sebebi de Kafkas halkının önemli bir
kısmının dini ve etnik açıdan esir düşen Türklerle aynı kökten olması idi.
Dolayısıyla bu bölgelerden geçirilen Türk
esirlerin durumu yerli halk arasında büyük bir rahatsızlık doğuruyordu.
Diğer taraftan kiliselerde Çarlığın başarısı
için dualar edilmesi, onların milli ve dini hislerini daha da olumsuz
etkiliyordu. Türk-Müslüman ahali, Rusya vatandaşları olmalarına rağmen Osmanlı
Devleti’nin bu savaşta mağlup olmasını istemiyorlardı.
Netice itibarı ile Rusya’nın Türk ve
Müslüman
Osmanlı Devleti ile savaşması, Rusya’da milli ve dini çatışmaları daha
da derinleştirmişti.
İşte bu ortamda Çarlık yönetimi, kötü
durumdaki Türk esirlerin halkın üzerinde bırakacağı tesiri de göz önünde
tutarak, esir kamplarını özellikle halkın dikkatlerinden uzak, herhangi bir
irtibat riski olmayan yerlerde kurmayı planlamıştı.
Daha önceleri ağır suçluların tutulduğu bir
hapishane olarak kullanılan Nargin Adası da bu amaca uygun olarak
düşünülmekteydi.
***
Tam 92 yıl sonra, Sarıkamış Dayanışma Grubu’nun
uzun çalışmalarıyla ortaya çıkan kayıtlarda, 1914-1915 yıllarında, Sarıkamış
Harekâtı’nda Anadolu köylerinden esir alınan sivil ve askerlerin görüntüleri
yer alıyor.
Tarihi kaynaklarda, Türk esirlerin çoğunun,
susuzluktan, yılanların zehirlemesi ve Rusların kurşuna dizmesiyle şehit olduğu
yazıyor.
Çocuklar ve yaşlılar da kampta öldü
KGB tarafından propaganda amaçlı çekilen
kayıtlarda, 10-15 kişilik gruplar halinde ortada bulunan bir tencereden
yemeklerini yiyen, açlık ve ağır kış şartlarına dayanamadıkları için
hafızalarını ve sağlıklarını kaybettiği anlaşılan ve sağa sola sallanarak
yürüyen esirlerin görüntüleri var.
Esir düşenlerin çoğunun şehit olduğu bilinen
adada çekilen görüntüler arasında, çoğu anne ve babasız kalan bebek ve
çocukların toplu halde denize girmeleri de kaydedilmiş. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı
Prof. Dr. Bingür Sönmez, Nargin Adası’nın bir kısmının tamamen mezarlık
olduğunu ve bu mezarlıktan getirdikleri kemikler üzerinde yapılan incelemelerde
aralarında Türkler’in de olduğunun ortaya çıktığını belirterek, Ada’nın Türk
şehitliği yapılması için çalışacaklarını da ifade etti.
Bir adı da cehennem adası Ruslar tarafından
ağır suçluların konulduğu ada, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Prens
Oldenburg’un talimatıyla esir kampına dönüştürüldü.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’nün karşısında Hazar
Denizi’nde bulunan Nargin Adası, yaklaşık 900 dekarlık
yüzölçümüyle bölgenin en büyük adası. Su kaynağı ve bitki örtüsü bulunmayan,
yılanlarıyla ünlenen ada, bu nedenle tarihte Yılan Adası olarak anıldı.
Dr. Betül Aslan
I. Dünya Savaşı Esnasında Nargin Adası’nda Türk
Esirler
Makalenin Tamamını Okumak İçin:
· (Turkish Captives in Nargin During the World War
I)http://e-dergi.atauni.edu.tr/…/viewFi…/1020002502/1020002504
· Kazım Mirşan'ı Beğenen
Arkadaşlar
· Selim Sarısoy