Ramazan Ayının Beşinci günü 10 Mayıs 2019
İnsanlığın en eski dönemlerinden itibaren oruç ibadeti ruhi bir arınmadır. Çeşitli inanışlarda fertleri hayatın çeşitli aşamalarına ve olaylara hazırlamaDevamını Oku...
Ramazan Bayramı İkinci
günü 5
Haziran 2019
Atatürk,
Ramazan Bayramı ve Eski Bayram Mesajları
Dr. Mithat Atabay
Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyetle birlikte her
yıl Ramazan ve Kurban Bayramlarında halkın ve çalışma arkadaşlarının
bayramlarını kutlamak ve bayramlaşmak için özellikle Ramazan Bayramlarında Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde Kurban Bayramlarında ise Çankaya Köşkü’nde tebrikleri
kabul ederdi.
Atatürk, bu konulara çok dikkat ederdi. Bu konuda belgelere dayanarak bazı örnekler
verelim. 1926 yılındaki Ramazan Bayramı için Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği’nden Başbakanlığa bayramlaşma için
yazılan bir yazıda Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin saat 15.00 -
16.00 arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olacağı belirtiliyordu.1929
yılı Ramazan ayın Şubat ayında başlamış ve Ramazan Bayramı 14 Mart Perşembe
günüydü. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ramazan Bayramını bu yıl
Ankara’da geçirecekti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ramazan Bayramı
tebriklerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edecekti. Atatürk, bayramın ilk günü Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ne gelerek saat 15.00 saat 17.00 arasında
tebrikleri kabul etmiş daha sonra Çankaya Köşkü’ne yakın dostları ile
vakit geçirmişti. Bir yıl sonra, 1930 yılında Ramazan ayı 4 Şubat Pazartesi
günü başlamıştı. Ankara’da Ramazan ayında pek çok faaliyet gerçekleştirilmişti.
Özellikle camiler çok kalabalıktı. Camilerde yer bulamayanlar sokakta
namazlarını kılmışlardı. Tam olarak bahar mevsimi gelmediğinden havalar biraz
güneşli olduğunda hanımlar güneşi sırtlarına alarak Kuran-ı Kerim okuyorlardı.
Ankara’da en meşhur şey Ramazan’da cami önlerinde satıcıların “hacı yağı”
satmalarıydı. Bu gelenek 1930 yılı Ramazan ayında da değişmemişti.
1930 yılında Ramazan Bayramı 3 Mart’ta başlayıp
4 ve 5 Mart günleri de bayramın ikinci ve üçüncü günüydü. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal
Paşa Hazretleri 1930 yılı Ramazan Bayramı için İzmir’e gitmişti. Orada
bayram tatilini geçirecekti. Gazi Paşa tatil boyunca Naimpalas’ta
kaldılar. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’yı görmek için halk otelin
önüne toplanmıştı. Gazi, balkona çıkınca halk “Yaşa!” diye bağırıyor, büyük
kurtarıcıyı alkışlıyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, saat
16.30 otelden çıktı ve otomobiline bindi. Refakatindeki diğer kimseler de
otomobille Mustafa Kemal Paşa’yı takip ettiler. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa
Karantina, Reşadiye tramvay hattını takip ederek Balçova’ya gittiler ve
dolaşarak Kemeraltı, Basmane, Gazi Bulvarı güzergâhını takip ederek saat
17.30’da Naimpalas’a geldiler. Yol boyunca iki tarafa toplanmış ola halk
Mustafa Kemal Paşa’yı şiddetle alkışladılar. Naimpalas önünde gece yarısına
kadar kalabalık vardı. İzmir büyük bir sevinç içindeydi. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal
Paşa ertesi günü 14 Mart’ta annesinin mezarının başına gitti ve ona dua
etti. 1930 yılı Ramazan Bayramı’nda Başbakan İsmet Paşa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Kazım (Özalp) Paşa Ankara’da kalmışlardı. İsmet Paşa ve Kazım
(Özalp) Paşa Ramazan Bayramının ikinci günü saat 14.00’de saat 15.00’e
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde özel surette bayram tebriklerini kabul
edeceklerdi.
O yıllarda da bayram tebrikleri yayınlanırdı.
Bu tebrikler, hiç bugünkü tebriklere benzemese bazı bayram tebriklerinin
hatırlatalım:
Kamış Kalemle yazılmış bir tebrik; “İdiniz
(Bayramınız) Sait, ömrünüz mezit olsun, efendim.”
Mavi büyük ve fantezi bir zarf… Bir kenarına
çiçekler kondurulmuş ve “Ben Fransızca biliyorum” diye bağıran bir yazı ile: “Bon
féte”
Bir başka kutlama; “Bayramınızı kotlularım!”
Bir başkası; “İdi (Bayramınız) saidi fitriniz mübarek olsun, efendi oğlum”
1932 yılı Ramazan ayında en önemli olay, Kadir
gecesinde radyodan Türkçe Kuran okunması oldu. Radyo olan yerler, gazinolar
erkenden doldu. Bazı gazinolar aşırı kalabalık olduğu için camlar kırıldı.
Evler özel davetlilerle doldu taştı. İstanbul Altıparmak Caddesi’nde bir
Musevi’nin evinin köşesine koyduğu radyoyu dinlemek için toplana halk o kadar
çoktu ki, yoldan geçmek isteyen arabalar halkı yarıp geçemediler. O nedenle yan
yollara sapıp oralardan gidecekleri yerlere ulaşmaya çalıştılar.
Atatürk Ramazan ayına büyük önem verirdi. Kız kardeşi Makbule Atadan Hanım
anılarında şunları anlatmaktadır:
“Her Ramazanın bir günü ve ekseriyetle Kadir
Gecesi bana iftara gelirdi. O gün imkân bulabilirse, oruç tutardı. İftar
sofrasını eski tarzda isterdi. Oruçlu olduğu zaman iftara başlarken dua ederdi.
Kur’an dinlemeyi sever, Kur’an yüksek sesle ancak makama aşina olanlar ve güzel
sesliler okumalı derdi. Annemin ölümünden sonra ruhuna hatim okutmak
istemiştim. Bu arzumu kendisine söylediğim zaman bana, “Çok iyi edersin. Benim için
de okut”
demişti.
Atatürk, yaşamı boyunca milli ve dini değerlere
büyük önem vermiş, onların yozlaştırılmasına, kişisel çıkar ve amaçlar için
kullanılmasına izin vermemişti. Türk toplumunun bir kaynaşma, bütünleşme ve
birlik olma duygularını kuvvetlendiren bayramlara özel bir önem vermişti. Büyük Atatürk’ün gösterdiği akıl ve bilim
yolunda nice bayramlar.
· Derleyen Burhan Aytekin
· Kaynak Dr. Mithat
Atabay E-Posta: atabay64@gmail.com
· Alıntı:https://www.canakkaletravel.com/yazi/ataturk-ramazan-bayrami-ve-eski-bayram-mesajlari.html
Anılarla
Atatürk ve Ramazan Bayramı
· Cemal Granda: Ramazanlarda Kadir
Gecesi ağzına kadehini koymazdı. Kadir geceleri sofra bile kurdurtmazdı.
Saygısı büyüktü. Bazenmevlit dinlerken '' Göklere çıktı Mustafa '' deyince
ağlardı. İnanışı samimiydi. Bence inanıyordu.
· Makbule Hanım: Her Ramazan'ın bir
günü ve ekseriyetle Kadir gecesi bana iftara gelirdi. İmkan bulabilirse oruç
tutardı. İftar sofrasının eski tarzda olmasını isterdi. Oruçluyken iftara
başlarken duaederdi.
· Hafız Yaşar Okur: Ramazanlar'ın Ata'm
için büyük önemi vardı. Ramazan'da ve Kadir Geceleri'nde saz çaldırmazdı.
Sadece beni huzuruna çağırıp, Kuran-ı Kerim'den birkaç sure okuturdu. Ruhunun
çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.
Ramazanlar'da bir ay süreyle şehitlerin ruhuna
Hatim-i Şerif okumamı isterdi. O zamanlar cami hıncahınç dolardı.
· Saadettin Kaynak: Dolmabahçe Sarayı'nda
büyük muayene salonunda saz takımı toplanmıştı. Atatürk bir imtihan ve tecrübe
yapmaya hazırlanmış gözüküyordu. Elinde Cemil Said'in Türkçe Kuran-ı Kerim'i
vardı. Önce Hafız Kemal'e okuttu, fakat beğenmedi. '' Ver, ben okuyacağım. ''
dedi. Hakikatten okudu. Hala gözümün önündedir. Bir askergibi, emir verir gibi
okudu.
· Nuri Ulusu: Atatürk otuz ramazan
geceleri başta Saadettin KaynakHoca olmak üzere o devrin hafızları olan Hf.
Yaşar, Hf. Zeki, Hf. KüçükYaşar, Hf. Burhan, Hf. Hayrullah beyleri davet ederdi
ki bu hafızlardanHafız Yaşar aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Alaturka Müzük
Şefi’ydi. 1930yılında emekli oldu. Ama ölene kadar hep Atatürk’ün yanındaydı.
Soyadı Kanunu çıkınca Atatürk ona ‘Okur’ soyadını vermiştir. Atatürk davet
ettiği bu hafızlardan tek tek din konusunda bilgiler alırdı. Ayrıca çok
üzerinde durduğu Türkçe Kuran’ı Kerim hakkında görüşlerini de sorardı.
Yine bir Ramazan ayı gecesinde Atatürk,
Dolmabahçe Sarayı’nda aceleyle beni çağırttı. Derhal makamına girdim. O gece
sofra şefimiz İbrahim Bey izinli olduğundan, benim görevim olmadığı halde
düzenimi ve intizamımı beyendiğinden olacak beni istemişler. Odaya girdiğimde,
‘Nuri oğlum hafızlar gelecek. Bu gece hafızların seslerini aksi sedasıyla daha
güzel dinlemek için muayede salonundaki hususi daireye yemek masasını kurun,
ama acele ha: kaç dakikada kurabilirsin?’ Pek tecrübelisi olduğumbir konu
değildi. Derhal lazım gelen emirleri gerekli kişilere tebliğ ettim, herkes işe
koyuldu. Hakikaten tam otuz dakika sonra herşey tamam gibiydi. Sevdiği
çiçekleri de elimle tam masaya koyarken Atatürk, misafirleriyle birlikte gelmez
mi? Masanın yanına geldi. Şöyle bir göz ucuyla masayı düzeni süzdü ve bana
dönerek: ‘Aferin Nuri, İbrahim’i aratmamışsın, çiçekler de pek güzel…’ diye
iltifatta bulundu. Zaten hep güzel şey yaptığımızda takdir ederdi. Amma bir de
yanlış mı, hata mı yaptın, sadece bir bakardı ki, o bile yeterdi, içimize
işlerdi.
Salona girdiler, sandalyeleri çekip oturdular,
yemeğe başladılar. Konu yine Türkçe Kuran-ı Kerim’di. Atatürk hepsiyle ayrı
ayrı ilgilendi. Kuran-ı Kerim’den
okuttuğu duaları zevkle dinledi.
· Hafız Yaşar Okur: 1932′de Ramazanın
ikinci günüydü. Atatürk ile Ankara’dan Dolmabahçe Sarayı’na geldik. Beni
huzurlarına çağırdılar. ‘Yaşar Bey’ dediler. ‘İstanbul’un mümtaz hafızlarının
bir listesini istiyorum. Ama bunlar musikiye de aşina olmalılar.
O ana kadar bunların niçin çağrılmış olduğunu
ben de bilmiyordum. O günanladım ki, tercüme ettirlmiş olan bayram tekbirlerini
kendilerine meşkettirecektir. Hafızlar ikişer ikişer oldular ve şu metin
üzerine meşke başladılar. ‘Allah büyüktür… Allah büyüktür…
· Atatürk, Cemil Said
Bey‘in Kuran tercümesini getirtti. Bizlerin tercümekonusunda tek tek fikirlerini
aldıktan sonra hemen hemen sabaha kadar tartıştık. Daha sonra ayağa kalkarak
ceketlerinin önünü iliklediler. Kuran-ı Kerim’i ellerine alıp Fatiha Suresi’nin
Türkçe tercümesini açıp halka okuyormuş gibi ağır ağır okudular. Bu
haeketleriyle bizlerin halkanasıl hitap etmemiz gerektiğini göstermek
istiyorlardı.
· Sonra Atatürk: ‘Sayın hafızlar,
içinde bulunduğumuz bu kutsal ay içindecamilerde okuyacağınız mukabelelerin
tamamını okuduktan sonra Türkçe olarak da cemaate açıklayacaksınız. İncil’de
Aramca yazılmış ama sonradan bütün dillere tercüme edilmiştir. Bir İngiliz
İncilini İngilizce, bir Alman İncilini Almanca okur. Herkes okunan
mukabelelerin manasını anlarsa dinine daha çok bağlanır” dediler.
· Sonra yanındakilere: ‘Gazetelere haber
verin, yarın camilerde okunacak surelerin Türkçe tercümesi de okunacaktır’
emrini verdiler.”
· Kaynak Tarihe Farklı Bir Bakış
· Yayın Tarihi 18 Ocak 2013
· Alıntı:http://tarihigercek.blogspot.com/2013/01/anlarla-ataturk-ve-ramazan-bayram.html