Ramazanın yirminci günü 25 Mayıs 2019
Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi İslam’da en kutsal gecedir. Kadir Gecesi bir aydan dahaDevamını Oku...
Ramazan ayının yirmidördüncü günü 29 Mayıs 2019
Onbir ayın sultanı
Merhaba Yâ Şehr-i
Ramazan
Günün Ayeti
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı
ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.
Kitap ehli de insanlardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların iman
edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir. (Al-i İmran, 3/110)
Günün Hadisi
Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla
yükümlü olduğun kimselerden başla. Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine
yardım et, sonra yakınlık durumuna göre devam et. (Nesai, Zekât, 51)
Günün Duası
Allah’ım! Senden hayırlı olan işleri yapmayı,
aklın ve dinin çirkin gördüğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini
istiyorum.”
(Malik, Dua, No: 508)
Sağlığı tehlikede olan
oruç tutmaz
Oruç tuttuğu takdirde sağlığı büyük zarar görmesi muhtemel kimselerin
önce tedavi olup daha sonra oruç tutmalarının uygun olacağı bildirilmiştir.
Hastalık halinde oruç tutulmamaya izin
verilmiştir. Hatta hastalığın durumuna göre bu, iznin ötesinde bir mecburiyet
halini de alabilir. Serası, “Orucunu bozmadığı takdirde gözündeki
ağrının artacağından veya ateşinin şiddetleneceğinden korkan oruçlunun orucunu
bozması (veya oruç tutmaması) gerekir” der. Oruç tuttuğu takdirde
sağlığı zarar görecek kimselerin bir an önce tedavileri ile meşgul olup
sağlıklarına kavuştuktan sonra oruç tutmaları uygun olur.
İlaçlar da oruç bozar
Boğazdan geçen gıda maddeleri gibi ilaçlar da
orucun bozulmasına sebep olur. Buna göre katı veya sıvı ilaçların yutulması
halinde oruç bozulur. Ancak ağız içerisine az miktarda ilaç damlatılması veya
sıkılması, mesela dil veya damakla oluşan yaralara ilaç sürülmesi, dişe ilaç
konulması, dişin doldurulması veya kaplanması orucu bozmaz. Çünkü bu
uygulamalarda boğazdan herhangi bir madde ya hiç gitmez veya dikkate alınacak
kadar bir miktar gitmez.
Diğer taraftan astım hastalarının ve
benzerlerinin kullandıkları spreylerde de ağza sıkılan ilacın bir kısmı ağız
cidarı tarafından emilirken bir kısmı da boğazdan nefes borusu yoluyla
bronşlara ve akciğere gider. Boğazdan geçse bile mideye gitmediği bilinen bu
tür ilaçların kullanılmasının orucu bozmaması gerekir. Bu konuda farklı
görüşler varsa da Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bu tür
spreylerin orucu bozmayacağı görüşünü benimsemiştir.
Burun spreyi bozmaz
Kulak, burun ve boğaz uzmanı doktorların
bildirdiğine göre buruna damlatılan ilaç veya sprey burun içinde isabet ettiği
noktalarda etkisini gösterir ve burun akıntısı ile birlikte o ilacın tadı veya
kendinden az bir miktarı boğaza ulaşır. Boğaza ulaşan bu miktar da genelde
oruçlunun açlık veya susuzluğunun giderilmesine katkıda bulunmaz.
Burun spreylerinin ve buruna damlatılan az miktarda
ilacın orucu bozmayacağını söylemek mümkündür. Orucun bozulacağına dair hükmün
delili olarak anlatılan olay ve bu konuyla ilgili olarak söylenen “Orucun
bozulması, sadece giren şeylerdendir, çıkanlardan değil” cümlesinden
kastın “boğazdan geçen şeyler” olması kuvvetle muhtemeldir.
Kulağa damlatılacak yağ gibi sirayet edici
(sızıcı) maddelerin de zamanla boğaza ulaşabileceği için orucu bozacağı ama
kulağa su girmesinin veya damlatılmasının ise orucu bozmayacağı söylenmiştir.
Aslında kulak, burun, boğaz uzmanı doktorların bildirdiğine göre kulağa
damlatılan ilaç veya başka bir madde kulak zarında yırtık olmadığı takdirde
boğaza geçmez. Bu bilgiye göre zarı sağlam kulaklı kişiye damlatılan ilacın
onun orucunu bozmaması gerekir. Bu konuda farklı görüşler varsa da Diyanet
İşleri Başkanlığı Din Yüksek Kurulu, bu yönde görüş belirtmiştir.
Derin yaralara ilaç
Derin yaralara konulan ilaçla ilgili olarak Ebu
Hanife ve İmameyne (Ebu Yusuf ve İmam Muhammed) nispet edilen görüşleri iğne
meselesine uygulayanlar, iğnenin Ebu Hanife’ye göre orucu bozacağı, İmameyne
göre bozmayacağı sonucuna varırlar. Vücuda girip dışarısı ile irtibatı kesilen
herhangi bir maddenin, mesela bir yaydan atılan ve madeni kısmı vücuda tamamen
girip dışarıdan görülmez olan ok temreninin bile orucu bozacağını söyleyenlerin
iğne ile de orucun bozulacağını söylemeleri gayet doğaldır. Fakat bu konunun da
yeniden ele alınıp değerlendirilmesinde fayda vardı. Nitekim Fetvahane-i ali ve
Mısır’daki Ezher Üniversitesi Fetva Komisyonu (1948 yılı) doğal menfezler
dışından vücuda giren bir şeyin orucu bozmayacağına dair fetva vermiştir.
Mazeretsiz oruç
tutmayan hem kaza, hem tövbe etmeli
Orucu vaktinde tutmayarak günah işleyenler, hem sonrası oruçlarını kaza
etmeli. Hem ardından Allah’tan af dilemelidir.
Oruç tutmamayı mubah kılan mazeretler
dolayısıyla veya herhangi bir mazerete bağlı olmaksızın vaktinde tutulamayan,
başlayıp da bozulan oruçlar daha sonra kaza edilir. Kaza orucu için belli bir
vakit yoktur. Ramazan Bayramı’nın ilk ve Kurban Bayramı’nın ilk üç günü dışında
senenin herhangi bir gününde kaza edilebilir.
Günah işlemişlerdir
Hiçbir mazereti olmadığı halde orucu vaktinde
tutmamış olanlar hem kaza etmeli, hem de tövbe ve istiğfar edip, Allah’tan af
dilemelidir. Çünkü onlar orucu vaktinde tutmamakla günah işlemişlerdir.
Bir mazeretten dolayı orucu vaktinde tutamamış
bir insan söz konusu mazereti sonra erip onu kaza fırsatı bulamadan ölmüşse
oruç borçlusu olarak ölmüş sayılmaz ve bundan dolayı günahkâr olmaz.
Her gün için fidye
Ama kaza için fırsat bulduğu halde yapmamışsa
oruç borçlusu olarak ölmüş olur. Kaza oruçlarını, nasıl olsa vakti geçti deyip
günlerin kısa, havaların serin olduğu mevsimlere bırakmak doğru ve dürüstçe bir
davranış değildir.
Bir insan, kaza etmesi gereken oruçlarını kaza
etmeden yukarıda açıkladığımız mazeretler arasında sayılan “yaşlılık” dönemine
girmiş olabilir. Bu durumda orada anlatılan bilgilere göre hareket eder ve her
gün için bir fidye verir. Bu, oruç tutacak gücü olmayanlarla ilgili ayetin
(el-Bakara 2/184) açık hükmü olarak kabul edilir. İnsanların Allah’a karşı
borçları olan ibadetleri sağlıklarında bizzat ve istendiği şekilde yapmaları
esastır. Buna rağmen onların bir kısmını vaktinde yapamadan ölmeleri de
mümkündür. Bu ihtimale karşı tedbir olarak bu kişilerin, borçlu öldükleri
takdire bunların gereğinin, bırakacağı mirastan karşılanmasını vasiyet etmeleri
gerekir.
Vasiyetler yerine
getirilmeli
Böyle bir vasiyeti olduğu takdirde, bıraktığı
malın, öncelikli harcama ve ödemelerden sonra kalan kısmının üçte birinden, bu
ve diğer vasiyetleri yerine getirilir. Bazı âlimlerce böyle bir vasiyeti olmasa
da eda / tasarruf ehliyetine sahip mirasçıların, onun bıraktığı mirastan veya
kendi mallarından, bu tür borçlarının gerektirdiği ödemeyi yapmaları halinde
unun da, kendi vasiyeti üzerine yapılmış ifa yerine geçebileceği şeklinde bir
görüş geliştirilmiştir. Fakat Hanefi mezhebinde daha kuvvetli sayılan görüşe
göre ibadetlerde, yükümlünün kasıt ve tercihi esas olduğundan ve bu konuda
vasiyeti olmayanın bir tercihinden de söz edilemeyeceğinden varislerin ödemesi,
o insanı sorumluluktan kurtarmaz. Ölünün oruç borcunun bu şekilde düşürülmesi
işlemine “iskat-ı savm” (orucu düşürmek) denir.
Derleyen Burhan Aytekin
Kaynaklar
http://www3.habercem.com/Oruc/176975
http://tr.wikipedia.org/wiki/Oruç
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ramazan
http://m.nisanyansozluk.com/?k=ramazan
http://www.aksam.com.tr/asiri-sicakta-oruc-tutmamak-caiz--130419h.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Zek%E2t
http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0758.htm
http://www.kuranmeali.org/9/tevbe_suresi/60.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen,
Bilmen Yay.,Sy.435
Ramazan Güntay, Sözcü Gazetesi 22 Temmuz 2014,
s. 13
Ramazan Güntay, Sözcü Gazetesi 21 Temmuz 2014,
s. 13
– Edirne T: 0(284) 236 31 37