Haldi ve Urartu Dini
Urartular’da din, devlet ve yönetimi için büyük önem taşımaktaydı. Urartular’ın en önemli tanrısı Haldi’nin, savaşa çıkan kralı kutsayan tanrı olduğuna inanılırdı.Devamını Oku...
"Kutsal
Kitap"ın
"Genesis"
(Yaratılış) bölümünde, Hz. Nuh'un bir bağ diktiği, şarap
içtiği ve sarhoş olduğu yazılıdır. Söylenceye göre Nuh Peygamber, Büyük Tufan
dindikten sonra Ağrı Dağı eteklerinde yaşamaya başlar. Bir gün, keçisinin her
zamankinden daha neşeli olduğunu fark eder ve bunun nedenini araştırır. Onu
izler ve keçisinin hareketli ve neşeli olmasının, yediği bir meyveden
kaynaklandığını görür. O meyve, dalından düşmüş bir üzümdür. İlk kez gördüğü
meyveyi yemeyi dener ve birdenbire bir mutluluk duygusuna kapılır. Üzümü o
denli beğenmiştir ki Ağrı Dağı eteklerini bağlarla
kaplar. Nuh Peygamber'in mutluluğunu çekemeyen Şeytan, alevli nefesiyle
bütün bağları yakar. Nuh Peygamber üzüntüsünden yataklara
düşmüştür. Şeytan, insafa gelip, bu meyveyi yeniden canlandırmak için ne
yapılması gerektiğini ona söyler. Nuh Peygamber de meyvenin kökünü
açar ve seçtiği yedi hayvanın (aslan, kaplan, ayı, köpek, tilki, horoz ve
saksağanın) kanıyla üzümü sular. Asma canlanır ve meyve vermeye başlar.
Şarap içip sarhoş olanların hallerinin de, bu yedi hayvanın karakteristik özelliklerini
taşıdığı söylenir; kimi zaman aslan gibi cesur, kaplan gibi yırtıcı, ayı gibi
güçlü, köpek gibi kavgacı, tilki gibi kurnaz, horoz gibi çalımlı ve saksağan
gibi geveze olurlarmış…
Nuh'un oğullarından Ham da
sarhoş olup babasıyla alay edince, Hz. Nuh ona, "Yüzün kara olsun!" diye
beddua etmiş, böylece Ham'ın soyundan gelenler, kara derili olmuşlar…
Güney Kafkasya dâhil
Yakındoğu, üzümün anavatanıdır. Oralarda binlerce yıl öncesinden beri şaraplık
üzüm yetiştiriliyordu. Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan'daki
arkeolojik
kazılarda üzüm çekirdeklerine rastlanmıştır. Yaklaşık 5000 yıl
öncesinden Gürcistan'da ele geçen üzüm çekirdekleri, burada kültüre
alınmış üzüm türlerinin varlığını kanıtlamıştır.
Şarabın tarihi 6-8 bin yıl kadar geriye
uzanabilmektedir. Asma bitkisinin vatanı Anadolu'dur. İnsanlar ilkin toprağa
gömdükleri testilere üzüm suyunu doldurup şarap yapmaya başlamışlardır. Şarapta
alkol oranı doğal olarak hacimce % 11-16 arasındadır. Sümerler ve Mısırlıların
İÖ 4000'lerde şarap ve bira yaptıkları bilinmektedir. Arkeolojik
buluntularda İÖ 2000'de, Anadolu'da Hititler zamanında asma
ve şarabın sosyal yaşamda büyük önem taşıdığı ve dinsel törenlerde üzüm ve
şarabın tanrılara adak olarak sunulduğu belirlenmiştir. Eski Yunan'da körkütük
sarhoş olmayı nitelemek için "İskit gibi içmek"
deyiminin kullanılıyor olması, İskitlerin de şarabı bildiğini göstermektedir…
Yunan kolonileri
aracılığı
ile Batı'ya
yayılan şarap, Roma İmparatorluğu'nun da temel içeceklerinden biri olmuştur. Romalılarda
şaraba deniz suyu katmanın, şarabı seyreltmek için kullanılan bir
yöntem olduğu, ballı ya da reçineli şarabın da çok aranan bir içecek olduğu
anlaşılmıştır.
İslam dininde şarabın
yasak olmasına karşın aralarında kimi Emevi, Abbasi ve Osmanlı sultan ve
halifelerinin de yer aldığı yönetici sınıflar tarafından da tüketildiği,
özellikle Osmanlı'da Divan edebiyatında şarabın önemli bir yeri olduğu, Osmanlı
aydınlarının Ömer Hayyam'ın şarap konulu şiirlerini ezbere bildikleri bir
gerçektir.
· Kaynak Prof. Dr. Zeki
Tez'in "Lezzetin Tarihi" adlı kitabından derlenmiştir…
· Alıntı Not Defterimden
– Edirne T: 0(284) 236 31 37