Türkiye İktisat Kongresi’ni Açış Söylevi İzmir
Atatürk diyor ki ''Arkadaşlar! Son anlattığım noktada artık Osmanlı Devleti gerçekte ve fiili olarak bağımsızlıktan mahrum bir duruma getirilmişti. Gerçekten bir devlet ki, kendiDevamını Oku...
Yeni Zelandalı tarihçi Alan Moorehead’in dediği
gibi küçük rütbeli ama dahi birsubayın orada bulunması, İtilâf Devletleri için
harbin en büyük talihsizliklerinden biri oldu. Conkbayırı’na geldiği sırada
güneyindeki 261 rakımlı tepeden bulundukları yere doğru 27’nci Alaydan sahilin
muhafazasıyla görevli bir müfrezenin askerlerinin geri çekilmekte olduğunu
gören Mustafa Kemal, bizzat bu askerlerin önüne çıkarak niçin kaçtıklarını
sordu.
- Efendim, düşman!
- Nerede
- İşte, 261 rakımlı tepede...
Gerçekten düşmanın bir avcı hattı, 261 rakımlı
tepeye yaklaşmış, ileriye doğru yürüyordu. O zaman cephanelerinin kalmadığını
söyleyen bu askerlere Mustafa Kemal bağırarak,
Düşmandan kaçılmaz, süngü tak, yere yat! emrini
verdi.... Aynı zamanda Conkbayırına doğru gelmekte olan piyade alayı ile dağ
bataryasının yetişebilen askerlerinin kendi bulunduğu yere gelmeleri için ya:
“Askerler süngü takıp yere yatınca düşman
askerleri de yere yattı, Kazandığımız an işte bu andır.” diye anlatmıştır.
Bunu hiç zaman kaybedilmeden 57’nci Alayın 261
rakımlı tepeye taarruzu takip etti. Bu taarruzda elde edilen başarıyı Mustafa
Kemal, şu şekilde özetlemektedir:
“...Bu öyle alelâde bir taarruz değil, herkesin
muvaffak olmak veya ölmek azmiyle harekete istekli olduğu bir taarruzdur. Hatta
ben kumandanlara şifahen verdiğim emirlere şunu ilave etmişimdir. Size ben
tarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman
zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir.”
Mustafa Kemal’in bu emri askerler üzerinde son
derece etkili oldu ve Anzaklar çekilmek zorunda kaldı. 25 Nisan günü cereyan
eden muharebeleri, gece geldiği Arıburnu’nda Quenn Elizabeth gemisinden izleyen
Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı İngiliz Generali Ian Hamilton, sonraları
Gelibolu hatıralarında şunları yazacaktı:
“İndirdiğimiz onca vahşi darbeye rağmen, gebe
dağlar hala Türk doğurmaktaydı. Yer yer ilerleyen çizgiler; yeşil çimenlerin
üzerinde kımıldayan noktalar; Sarıbayır sırtında, yara izine benzeyen geniş bir
kırmızı toprak üzerinde birbirini izleyen noktalar... Yaklaşıyor, gözden
kayboluyor, yine ortaya çıkıyorlar… Mevzimizin en yüksek ve en orta yerine,
birbirini kovalayan dalgalar halinde yükleniyorlar. Büyük topların
gümbürtüsünün yanı sıra, makinelilerin ve tüfeklerin takırdısı duyuluyor-gök
gürültüleri arasında bir limonluğun damına inen dolunun çıkardığı sesler gibi…
sonra ateş hafifledi. Saldırı püskürtülmüştü. Bizimkiler oldukları yerde
tutunabilmişlerdi. Yeşil çimenliklerin üzerinden geriye az, çok az nokta döndü.
Ötekiler karanlıklar alemine göçmüşlerdi.”
Bu taarruz sonunda Anzak Kolordusu kıyılara
kadar sürüldü, dar bir alana sıkıştırıldılar. Bu muharebeler sırasında ölen bir
Avustralyalı askerin üzerinde bulunan günlükte 25, 26, 27 ve 28 Nisan günleri
tasvir edilmişti. 27 ve 28 Nisan günlerine ilişkin kaydettiği satırlarda şu
sözler yazılı idi:
“27 Nisan 1915 Salı, Ne berbat bir gece
geçirdik. Türkler vakit vakit bize yirmi adım yaklaştılar, o vakit biz de
onlara kurşun yağmuru yağdırdık. Fakat iyi mu harip olan Türkler bundan hiç
yılmıyorlardı ve daima üzerimize hücum ediyorlardı. Türklerin makineli
toplarının ateşi hakikaten öldürücü idi. Bize hiç rahat yüzü vermediler. Bugün
pek uzun süren bir gün oldu.”
“28 Nisan 1915 Çarşamba, Burası, arzın üzerinde
kurulmuş bir cehennemdir. Düşman, bütün gece hücum etti. Biz de onları
püskürtmeye uğraştık. Mütekabil hücuma geçmek için ne vakit ikmal ve takviye
efradı alacak idik? Günü her nasılsa geçirdik. Mühimmmat ulaşıncaya kadar
olduğumuz yeri muhafaza etmeye mecburuz. Geceleyin çok cephane sarf ettik.”
Anzak birliklerinin Türk muhabere hatlarını
koparmak için yarımadayı geçip Maltepe’yi ele geçirmeden önce kumsalın
etrafındaki yüksek arazinin kontrolünü ele geçirme niyeti açıkça imkânsızdı.
Seddülbahir’den ilerleyen İngilizlerle birlikte nihai hedef Kilitbahir
platosuna ortak bir taarruz yapma şansı da yoktu. Aksine Anzaklar çakılıp
kaldılar, ufukları Conkbayırı, Düz Tepe ve Topçular Sırtı’nın tepeleriyle
sınırlıydı. Çok uzak değillerdi, ama yine de ulaşılmazdılar. Çıkarma başarısız
olmuştu.
General Hamilton karargâh gemisinde komutanlarla
yaptığı toplantıda, kıyının boşaltılması konusunu uzun uzun tartışmış, ancak
böyle bir tahliyeye hazır olunmadığından bundan vazgeçilmişti. Toplantıdan
sonra Hamilton’un birliklerine verdiği emirde şu ilginç cümleler yer alıyordu:
“İşin en zor yanını atlattınız. Artık size
kalan iş, güvenliğinizi tamamıyla sağlayıncaya kadar siper kazmak, siper
kazmak, siper kazmaktır.”
Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin (Altay), ertesi sabah Arıburnu cephesine gelmiş, hatta emir subayı Fahri ile birlikte bir ara Anzak hatlarına, makineli tüfek ateşine tutulacak kadar yaklaşmıştı. Kendilerini güçlükle bir sırtın gerisine atarak bu ateşten kurtulan iki subay daha sonra bir erin yardımıyla, Tümen komutanının karargâhını buldular. Mustafa kemal’le Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin (Çalışlar) bir sel yarıntısında ayaklı bir dürbünle düşman hatlarını gözlemekteydiler. Bir süre konuşuldu. Kolordu Kurmay Başkanı tümenin ihtiyaçlarını dinleyip not aldı ve ayrılacakları sırada sordu:
“Karargâhınız hep burada mı kalacak? Buranın
ismi nedir?”
Mustafa Kemal biraz düşündükten sonra , “Evet
burada kalacağız” diye yanıtladı. “Ama sel yarıntılarının ismi mi olur!”
“Olur olur,” dedi Yarbay Fahrettin.
“Mesela?...”
“Mesela Kemalyeri olur.”
İşte Conkbayırı’nın güney doğusundaki bu sel
yatağının, bugünkü Kemalyeri adı böylece verilmiş oldu. O tarihlerde Gelibolu
Yarımadasının pek çok yerinin adı konmamıştı ama savaş süresince bir anda adlar
konuldu, bazıları günümüze kadar geldi, bazıları unutuldu gitti.
Kaynak:
· Çanakkale Muharebeleri
ve Mustafa Kemal
· F. Rezzan ÜNALP Çanakkale
Araştırmaları Türk Yıllığı Yıl: 13, Bahar 2015, Sayı: 18, ss. 37-64, 100. Yıl
· 24 Arıburnu
Muharebeleri Raporu, Genelkurmay ATASE Bşk.lığı Yayınları, Ankara, 2011, s.
15-17.
· 25 Ruşen EŞREF,
Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülakat, İstanbul, 1930.
· 26 İlhan AKŞİT-Hayati
EZEL, Mustafa Kemal ve Çanakkale 1915, İstanbul, 1982, s. 115. 57’nci Alayla
· 27’nci Alaya 25 Nisan
1915 tarihindeki çıkarma harekatındaki muharebelerdeki kahramanlıklarından
dolayı altın ve gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. Bkz. Başbakanlık
Osmanlı Arşivi
· (BAO), İrade Harbiye,
17 Teşrinsani 1331, 22 Muharrem 1334, M/117, M/118.
· 27 Osmanlı Belgelerinde
Çanakkale Muharebeleri II, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
· Osmanlı Arşivi Daire
Bşk.lığı Yayını, Ankara, 2005, s. 64.
· 28 Peter HART, a.g.e.,
s. 143.
· 29 Ian HAMILTON,
Gelibolu Hatıraları 1915, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 117.
Alıntı Levent Karaşin