Metrekareye 6 bin mermi... Milyonda bir rastlanan olay…
Çanakkale Havada Mermilerin Çarpıştığı Yerdir. 18 Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Tarih Yazarı Ahmet Uslu’nun 30 yıllık uğraşı sonucu biriktirilen ÇanakkaleDevamını Oku...
Aylardır Çanakkale boğazı ağızında abluka
görevi yapan ve bir kaç kez kıyı bombardımanı ve çıkarma yapan düşman donanması
sabahın erken saatlerinde boğazı geçme teşebbüsüne geçti.
Biz buna Çanakkale deniz savaşı diyoruz. Türk
orduları kara topçusuyla düşman donanmasının karşılıklı savaşı şeklinde cereyan
etmiştir. Kıyılardan açılan ağır ateşle yaralanan ve batan düşman gemileri Karanlık
koya sığınıp kaçma manevraları yaparken bu kez Türk Denizcilerinin serdiği
mayınlara çarpıp daha ağır zayiat vermiştir.
Bu çarpışmalar henüz Boğazın ilk tabyalarında
cereyan eder. Daha yolun başında ağır kayıplar veren düşman donanması eğer
geçmek için zorlasaydı muhtemelen 2 ya da 3 zırhlısı ancak Marmara’ya
açılabilirdi. Ki o zaman Osmanlı donanması Yavuz ve Midilli öncülüğünde geri
kalanları Marmara’ya gömerdi. Tarihin en acı deniz facialarından bir olurdu.
19. Yüzyılın savaş araçları ve gereçleri
bakımından savaş donanmaları nefes kesecek bir güç sergiliyordu. Muazzam ölüm
makinalarıydı. Ama düşman bu dar boğazda manevra kabiliyetini yitiriyor açık
bir hedefe dönüşüyordu. Armada ayni anda yüklenemiyor tek tek geçiş yapabilirken
bütün ağır ateş gücünü aynı anda kullanamıyordu. Ama bizim ağır bataryalarımız
aylardır bu günü bekliyordu. Hepsi delik deşik oldu ağır yaralar aldı ve 3 ağır
zırhlıları battı. Kayıpları 3000 binin üzerindeydi bizde ise 50'ye yakın kayıp
vardı.
Düşmanın ezici gücünden çok korkan Türk Milleti
o zaman derin bir soluk aldı. Demir canavarlarında yenilebileceğini gördü. Çok
yakında başlayacak kara savaşlarına bir moral üstünlüğüyle girilecekti. Düşman
tarafında ise sadece kızgınlık şaşkınlık ve intikam hisleri vardı.
9 ay sürecek kara savaşları iki taraf içinde
çok kanlı geçti. Bize önce kızgınlık duyanlar sonra şaşkınlık daha sonra saygı
duymaya başladılar. Osmanlının son Türk Münevverleri ve subayları milletiyle
beraber canını ortaya koyacaktı.
Ve Çanakkale Savaşlarının küllerinden bir
kahraman millet ve lideri doğuyordu. Genç bir Osmanlı Türk subayı
yarbay olarak girdiği savaştan Tuğgeneral olarak çıkacaktı. Savaşın başında ve
sonunda yaptığı hayati savunmalarla savaşın kaderini değiştirecekti. Sadece
Çanakkale savaşındaki 90.000 askerimizin en az yarısı bu kahraman subayın ölün
emriyle canlarını ülkeleri ve milletleri için Tanrı'ya vermişlerdir. Bu
kahraman subay arkadaşlarıyla Çanakkalede pişecek, şekillenecektir. Daha da
kötü günler geldiğinde milletinin bekası ve meydan artık ona kalacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk'ten bazıları Çanakkale'de
yoktur diye bahsetmekten hiç hoşlanmazlar. Lan sen hoşlansan ne olacak
hoşlanmasan ne olacak. Mustafa Kemal'in kendisi bizatihi Çanakkale’nin tek
kahramanı olmaktan hoşlanmaz ve bu konuyu hiç bir zaman gündeme getirmezdi. Çanakkale’ye
bir kere gitti. Oda arada 1936’da Türk Bayrağı dalgalanmaya
başladığı zaman. Ölüme gönderdiği arkadaşlarına mevlit okuttu, saygı duruşunda
bulundu.
Siz zaten anlamazsınız Mustafa Kemal'i. Bunu
beklemiyoruz. Sadece bizimle beraber dedelerimizi göreceğiz diye o yokuşu
tırmanırken Anafartalarda karşınıza Mustafa Kemal'in dev heykeli çıkıyor
ya. İşte o zaman ne tarafa seğirteceğinizi bilemiyorsunuz. Bunun mutluluğu bize
yeter. İstediğiniz kadar Mustafa Kemal Çanakkale’de yoktu
diye kafanızı kuma gömün. O heykel bütün Arıburnu ve Anafartalar ovasına yüz
yıldır bakıyor. 1000 yıl daha bakacak. Ama siz çoktan yeryüzünden silinmiş
olacaksınız!
· Alıntı Yakup Kamer
· Yayın Tarihi 18 Mart
1915.