Tevhit Çekmek
Aleviliğin Muharrem Orucu’ndan sonra bir diğer orucu da Hızır (Hızır İlyas) Orucudur. Kimi yörelerde 3 gün tutulan Hızır Orucu, mensubu olduğum Hubyar Ocağı’nda 7 gün tutulur.Devamını Oku...
“Her Kim Ağaca Zarar
Verirse, Karşısında Öfkeli Bir Tanrı Bulacaktır!”
Antik dünyada
orman (alsos), bahçe (kēpos) ya da park (paradeisos) gibi ağaçlıklar,
genellikle herhangi bir Tanrı veya Tanrıçaya ithaf edilmiş olan kutsal
yerlerdi.
Bir başka
deyişle, içinde herhangi bir tapınak ya da sunak bulunup bulunmadığına
bakılmaksızın, orman ve ağaçlar kutsaldı ve bu nedenle onlar kutsal yasaların
koruması altındaydı. O kadar ki, bazı hallerde bu alanlara sığınan suçlular
bile kutsal mekanlara tanınan asylia (dokunulmazlık) hakkından
yararlanabilirlerdi.
Antik devirde
ağaçları korumaya yönelik çok sayıda kutsal yasa (lex sacra) vardı. Örneğin,
Yunanistan’da Apollon için İ.Ö. VIII-VI. yüzyıllar arasında yazıldığı sanılan
bir ilahiden (hymnos) anladığımıza göre, çok eski bir kutsal yasa tanrı
Poseidon’un Boiotia bölgesindeki ormanına atlı arabalarla girmeyi yasaklıyordu.
Bundaki amaç, ormanı ve oradaki yeşilliği arabaların ve hayvanların
verebileceği zararlardan korumaktı. Kurban edilmek üzere getirilen hayvanlar,
hayvan otlatanlar, kamp kuranlar ve ot biçenler kutsal ormanların en büyük
düşmanları arasındaydı.
Bu nedenle,
kutsal yasalara göre, kutsal ormana gelenler arabalarını ziyaretçiler için
hazırlanmış bir açık alanda bırakmak zorundaydı. Ayrıca, yangın tehlikesinden
korunmak üzere, bazı kutsal alanlarda ateş yakmak yasaklanmıştı. Bu nedenle,
ziyaretçiler tarafından kurulacak kampların tapınaklardan uzakta olması
gerekliydi. Çünkü tarih boyunca dikkatsizlik yüzünden çıkan yangınlar
Yunanlıları savaş sırasında düşmanın kasıtlı olarak çıkardığı yangınlardan daha
çok üzmüştü.
Ağaçlar o
kadar sıkı bir koruma altına alınmıştı ki, bir yazıttan öğrendiğimize göre,
Yunanistan’da yapılan bazı ayinlere katılmak üzere toplanan dindar kişiler
yıkanmak ve yemek pişirmek için yakacak odunlarını da yanlarında getirmek
zorundaydılar.
Öte yandan
Pausanias’a (İ.S. II. yüzyıl) göre, Atina’daki Apollon tapınağının kutsal
alanında odun kesmek veya tapınağın dışına odun ya da yapraklı veya yapraksız
dal taşımak yasaktı. Çünkü tüm bunlar insanlara değil, tanrılara aitti.
Yunanistan’da bulunan ve İ.Ö. IV. yüzyıl sonlarına ait olan bir yazıt, bir Apollon
rahibinin koyduğu bu tür yasaklardan söz etmektedir:
«Apollon
Erithaseos rahibi kendi adına ve kabile mensupları adına ve Atina halkı adına
bildirir ki, Apollon tapınağındaki ağaçları kesip kereste elde etmek ya da
yakmak üzere dal veya dökülmüş yaprak toplamak yasaktır. Ve eğer biri bu yoldan
elde edilip tapınak dışına çıkarılan ürünü (satın) alırsa …».
İ.Ö. IV.
yüzyılın büyük düşünürleri olan Platon ve Aristoteles ormanların yok olmasının
doğuracağı ekolojik sorunların farkındaydılar.
Örneğin Platon,
ağaçların azalması yüzünden ülkedeki tepelerin çıplaklaştığını, hatta
Girit’teki ağaçların büsbütün yok olduğunu ve bu durumun su havzalarını olumsuz
etkilediğini ve sonuçta bazı su kaynaklarının kuruduğunu belirtmekteydi.
Yine Platon’a
göre ormanları kurtarmak su kaynaklarına ve sulamaya önem vermekle mümkündü. Bu
yüzden pazar yeri görevlileri (agoranomoi) tapınakları ve su kaynaklarını
koruma yetkisine sahip olmalı ve bunlara zarar verenleri cezalandırmalıydı
(Hatta İ.Ö. IV-III. yüzyıllarda yaşayan Theophrastos, drenaj projelerinin neden
olduğu mikro düzeydeki bazı mevsimsel değişimleri teşhis etmişti).
Aristoteles’e
göre ise, ormanları geri getirmek için dinin koruyucu gücünden yararlanmak
gerekirdi. Bu yüzden kırsal kesimlerde geniş kutsal alanlar ve yasalarla koruma
altına alınmış kutsal ormanlar bulunmalıydı:
«.. kırsal
bölgelerde ‘orman gözetmeni’ (hylōros) ve ‘arazi muhafızı’ (agronomos) adı
verilen memurlar ve onların gözetleme binaları ve görevlerine ilişkin ortak bir
yönetim kurulmalı ve bu bölgeler … tapınakların mülkiyetine verilmelidir».
İ.Ö. 100 yılı
civarına tarihlenen bir yazıta göre, Yunanistan’daki bazı meclisler kutsal
alandaki ağaçların tehlikede olduğu gerekçesiyle bazı önlemlerin alınmasına
karar vermişlerdi:
«… Apollon
Koropaios tapınağındaki ağaçlar şu sırada kötü bir durumda oldukları için, bu
konuya gereken önemin verilmesine karar verdik, öyle ki genişletilmiş olan
kutsal alanın görkemi ortaya çıksın. Bu yüzden Meclis ve Halk şu kararları
aldı: Tapınak yöneticisi (neokoros) tapınağa gelen ve gelecek olan herkese
duyursun ki, sınırları titizlikle belirtilmiş olan bu alanda vatandaşlara ve
tapınak civarında yaşayanlara ve yabancılara ağaç veya dal kesmek ve burada
hayvan otlatmak veya bulundurmak yasaklanmıştır …».
Anadolu’ya
gelince: Lydia bölgesinde bulunan bazı itiraf yazıtları (confessiones), bu
bölgedeki ormanların tapınakların sıkı koruması altında olduğunu
göstermektedir. Örneğin, Maionia (Menye) kenti yakınlarındaki Sandal köyü
civarında 19. yüzyıl sonlarında görülen ama şimdi kayıp olan bir Grekçe itiraf
yazıtında, ağaç kesmek suretiyle günah işleyen birinin itirafı yer almaktadır:
«320 yılının
(= İ.S. 235-236) Peritios ayının 12 gününde: Ben, Stratonikos oğlu Aurelios
Stratonikos, cahilliğim yüzünden Zeus Sabazios ile Artemis Anaitis’in
ormanından ağaç kestim ve cezalandırıldım. Şimdi bir şükran ifadesi olarak bu
taşı dikiyor ve adağımı yerine getiriyorum».
Anlaşılan,
Stratonikos bir hastalıkla cezalandırılmış ama sonra tanrı tarafından
iyileştirilmiş ve sonuçta tanrılara teşekkür etmek ve vaat ettiği adağı yerine
getirmek üzere bu taşı dikmişti.
Yine kuzeydoğu
Lydia’da bulunan diğer bir itiraf yazıtında da, uyarılara rağmen kutsal ormanda
“farkında olmadan” hayvan otlatan Eumenes tanrılar tarafından ağır bir
hastalıkla cezalandırılmıştı:
«Perkenoi
halkının tanrıları ve Zeus Oreites ormanda hayvan otlatılmaması konusunda
önceden uyardıkları halde insanlar buna uymadılar. Bu yüzden tanrılar Eumenes
oğlu Eumenes’i ölümcül bir duruma soktular …».
Lydia’nın
Katakekaumene adı verilen volkanik bölgesinde meşe ağacının kutsallığına
inanılmaktaydı. Hatta Kula’nın Börtlüce köyü yakınındaki Toma Dağı’nda “İkiz
Meşeler Zeus’u”nun bir tapınağı vardı. Bu yörede bulunan bir yazıt sayesinde,
kutsal ağaçlardan kesilmiş odun ya da keresteyi satın alan birinin Zeus’la
başının nasıl belaya girdiğini öğreniyoruz:
«İkiz
Meşeler’deki Zeus ve onun gücü yücedir! Menophilos kutsal odun satın aldığı
için tanrı tarafından cezalandırıldı. Hayli acı çektikten sonra tanrı onun oğlu
Menophilos’a babasının işlediği günahın bedelini ödemesini emretti. Şimdi de
(baba Menophilos) bütün insanlara ‘Tanrı’yı küçümsemek doğru değildir!’ diye
seslendi ve bir kanıt olarak bu taşı dikti. 276 ( İ.S. 191) yılı, Daisios
ayının 30. günü».
Bu yazıttan
yalnızca 3 yıl sonraya ait olan ve yine Börtlüce köyü civarında bulunmuş olan
bir başka yazıt, ağaç kestiği için Zeus tarafından cezalandırılan birinin
itirafını içermektedir:
«İkiz Meşeler
Zeus’u yücedir! Euangelos oğlu Stratonikos Zeus Didymeites’in meşe ağacını
bilmeden kesti. Ve tanrı ona gücünü gösterdi. Çünkü o tanrıya inanmıyordu.
Tanrı onu ölümcül bir hale soktu. Ama sonra (tanrı tarafından) bu tehlikeden
kurtarılınca teşekkür etmek için bu taşı dikti. Şimdi ben duyuruyorum ki hiçbir
kimse tanrıyı küçümsemesin ve meşe ağacı kesmesin! 279 (İ.S. 194) yılı, Panemos
ayının 18. günü».
Kula’nın Emre
köyünde bulunan ve belli ki ağaca zarar verdiği için Tanrı(lar) tarafından
cezalandırılan ve sonra bu suçunu itiraf eden biri tarafından yazdırılmış ve
ormanın görülebilir bir yerine diktirilmiş olan ve Roma imparatorluk devrine
tarihlenen bir itiraf yazıtının günümüze ulaşabilen son satırları şöyledir:
«Her kim ağaca
zarar verirse, karşısında öfkeli bir tanrı bulacaktır!».
H. Malay
Kısa Kaynakça:
·
F. Sokolowski, Lois sacrées des cités grecques,
1969.
·
P. Herrmann, Tituli Asiae Minoris V, 1
(1981), no. 590.
·
B. Jordan and J. Perlin, “On the Protection
of Sacred Groves”, Studies Presented to Sterling Dow, 1984, 153-159.
·
G. Petzl, Die Beichtinschriften
Westkleinasiens (Epigraphica Anatolica 22, 1994).
·
M.P.J. Dillon, “The Ecology of the Greek
Sanctuary”, Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik 118, 1997, 113-127
Kaynak:
Arkeoloji Dünyası
Hasan Malay
kimdir
1948 yılında
Ödemiş’te doğdu. İlk ve ortaokulu Söke’de bitirdi. 1966 yılında Ortaklar
İlköğretmen okulundan mezun oldu. 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Klasik Filoloji (Grekçe ve Latince) bölümünde lisans (1973) ve aynı
bölümde doktora (1981) öğrenimi gördü. 1978 yılında Ege Üniversitesi’nde Grekçe
Okutmanı olarak göreve başladı. 1983 yılında Yardımcı Doçent, 1986 yılında da
Eskiçağ Tarihi alanında Doçent oldu. 1992 yılında Klasik Arkeoloji Anabilim
Dalı’na Profesör olarak atandı. 2000 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı.
Grekçe ve
Latince yazıtlar üzerindeki çalışmalarını halen sürdüren H. Malay’ın, kitap ve
makale olmak üzere, çoğu yurtdışında yayınlanmış araştırmaları bulunmaktadır…
Bir Lydia
yazıtında: Her kim ağaca zarar verirse, karşısında öfkeli bir Tanrı bulacaktır”
·
27 Mayıs 2018
·
FacebookTwitterLinkedInWhatsAppTelegram
– Edirne T: 0(284) 236 31 37