Fidel Castro ve Atatürk’ün Güncelliği
Bu ülkede; ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri birDevamını Oku...
Atatürk'ü Yasla Anmak Değil, Yaşamak ve
Yaşatmak Zamanı!
Göğsünde bu yurdun tüte
durdukça ocaklar,
Eksilmeyecektir ona kan
ağlayacaklar.
Batmaz o güneş, yurdu
aşıp tarihe dalsa,
Her Türk Ata'nın
yolcusudur tek kişi kalsa!
Türk'ün Ebedi Başbuğu
Atatürk, Sonsuza Dek Kalbimizdesin.
Onurlu Yaşam Türkçe,
Atatürkçe Yaşamaktır!
Nuray Türk Günay
Ey başı
bulutlu dağların hasret yüklü rüzgârları!
Milletim darmadağın… Yüreğim paramparça… Gözümün
yaşı kan…
Ulu önder Mustafa Kemal, Temmuz 1922′de Türk
Kurtuluş Savaşı’nı şu sözlerle tanımlar:
”Türkiye’nin bugünkü
mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı
olur ve daha çabuk biterdi. Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü
müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve şark
milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir. Türkiye şimdiye kadar, mevcut
tarih kitaplarının değil, tarihin hakiki icabatını takip etmiştir. Filhakika
mevcut tarihlerin kaydettiği hadisat, milletlerin efkâr ve ameli harekâtı
değildir…”
Bu sözleri söyledikten tam on bir yıl sonra,
1933 yılında aynı bilinç Mustafa Kemal Atatürk tarafından şöyle
vurgulanmaktadır:
”Müstemlekecilik
(sömürgecilik ) ve emperyalizm yer yüzünden yok olacak ve yerine milletler
arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği
çağı hâkim olacaktır…”
Mustafa Kemal, söylem ve
uygulamaları ile Asya,
Güney Amerika
ve Afrika’da sömürgen batı
dünyasının zulmü altındaki milletlerin “milliyetçilik
duygularını”
harekete geçirmek istiyordu. Çünkü Türk Milleti’ni Mustafa Kemal önderliğinde
kurtuluşa ve modernleşmeye götüren husus samimi bir milliyetçilik hareketinin
doğuşuydu.”Türk”
adı “Göktürk (Köktürk)” devletinden sonra Atatürk’ün kurduğu “Türkiye
Cumhuriyeti”
adı ile yeniden devlet olmuş, yine Atatürk’ün sayesinde “Türk
Milliyetçiliği”
resmi devlet politikası olmuştur.
Atatürk’ün, 1931 yılında liseler için Türk
Tarih Kurumu’na yazdırdığı, dört ciltlik tarih kitabının 4.cildinde Türk
milliyetçiliği şu cümlelerle anlatılıyor:
“Türk milliyetçiliği,
ancak milli idareden sonra, her sahada bütün vuzuh ve şumulüyle (açıklığı ve
genişliği ile) hakiki mana ve delaletini bulmuş, siyasi, iktisadi, kültürel
devlet sistemi halini almıştır.”
Bu sözlerle, Cumhuriyetin kurulmasıyla Türk milliyetçiliğinin devlet
sistemi halini aldığı belirtilirken Türkiye Cumhuriyeti için milli idare
denmektedir.
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk takip ettiği milli ve milliyetçi siyasi,
kültürel, halkçı ekonomik politikalar ve uygulanan diğer ilkeler ile imkânsızı
başarmıştır. Ziya Gökalp’in yazdığı gibi “Bütün
cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini mukaddes bir kelime sayarak her an
hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de Türk Milleti’nin hiç bir mevkii yoktu.
Bugün her hak Türk’ündür. Bu topraktaki hâkimiyet Türk hâkimiyetidir.
Siyasette, kültürde, iktisatta hep Türk hâkimdir. Bu kadar kesin ve büyük
inkılabı yapan zat, Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek
kolay, yapmak zordur.”
11 Haziran 1937’de Trabzon gezisinde Ebedi
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, altına imzasını attığı kâğıtlarla, mal ve
mülk namına nesi varsa, milletine armağan eder.
11 Kasım 1938’den itibaren, Atamızın
politikaları sözde O’nun adına sürdürülür ve dönüştürülürken, Atatürk’ün gerçek
şahsiyetinin, ilkelerinin tanınmasına engel olunmuştur. Bugün Türkiye’de, dünün
marksist solcuları, liberaller, siyasi islamcılar, ırkçı bölücüler dış
düşmanların maşaları olarak açıkça Türk’ün büyük atası Atatürk’e ve onun
kurduğu cumhuriyete amansızca saldırmaktalar. Ancak bu zamansız uçuşa geçen
akbabalar unutmasın ki her hücresiyle Atatürkce yaşayan vatanseverler,
gerektiğinde Atatürk gibi Türk Milleti için canını vermeye hazırdır.
·
Nuray Türk Günay
·
Şiir: Orhan Seyfi Orhun
·
Cumhuriyetçi Birlik
Platformu Genel Merkez